Tanıklık-2014

 
Ortada açık seçik bir savaş var,
Yaşamın serpildiği toprakları ayaklarımızın altından çekip almak istiyorlar.
Kucağına doğduğumuz uçsuz bucaksız doğanın ucu bucağı parsellendi.
Konfor isteği ruhun tembeller sırasını kalabalıklaştırdı.
Şehirde altına saklandığımız tüm saçaklar ticaret seline kapıldı: parklar, tiyatrolar, sinemalar, kitapevleri…

Görünen o ki ağır abilerin karbon ayak izi daha da derinleşecek,
Yeryüzü annenin yaralarını sarmak isteyenlerin gücü ve iradesi de…
Dürüstlüğe aşık güzel çocuklar bu hayattan vazgeçip bulut olmayı seçti.
Kalplerimiz, olanlar ve olmasını istediklerimiz arasıdaki derin yarıkta yanyana nöbet tutuyor.

Muktedirlerin kötü adam tiplemesiyle idare edebileceklerine olan inancı arttı.
Pandoranın kutusuna her zaman SGKlı bekçiler bulunabileceğine de…
Zeytin ağaçlarına gözdağı veriyorlar.

Hepimizi şahit yazdılar;
mezbahaların acımasızlığına,
kapalı kapılar ardında atılan çığlıklara,
sokakta yatan çocuk görüntüsünde mülteci probleminin milyonda birine…

Yine de inanmaya devam;
doğaya, gıdaya, kalbe yakın durmaktan başka çare olmadığına,
kendimizi iyileştirirken tüm evreni de iyileştirdiğimize,
hep beraber iyileşmekten başka çaremiz olmadığına…
Güneşin batıdan doğacağı gün gelene kadar doğudan doğacağına…

Yine de öğreniyoruz;
utangaçlığın da görünür olduğunu,
kendi zayıf, karanlık, katı taraflarımızı kabul etmeyi,
ayak aksasa da dansa devam edilebileceğini.

Gülümseyerek hatırlayacağımız anlarımız pek azdı bu yıl,
Yaşamı kutsayan her an kayıpların ağırlığıyla gölgelendi.
Diyalektiği sadece kartopu oynayan sokak kedilerinin neşesi aşabildi.